31 Aralık 2020 Perşembe
“Birlikte Yürüme Kolektifi” Üzerine Bazı Düşünceler, Çetin Durukanoğlu
Devrimci toplumsal mücadeleye emek verenlerin kolektif olarak sahiplenilmesi, yardım değil dayanışmayı gerektirir. Toplumsal mücadelede yeniden birlikte yürüme bir örgütlenme alanı olarak kolektif bir içerik taşır.
Dünyada bizi bekleyen gelecek
Emperyalist-Kapitalist Sistemin 2008 yılından beri içinde yüzdüğü kriz İMF, Dünya Bankası ve OECD raporlarının da teyid ettiği gibi giderek derinleşiyor. Çözümsüzlüğün yeni faşist rejimlere doğru bir eğilimi güçlendirmesi devrimci-toplumsal mücadelede zorun çok daha belirgin hale gelmesine neden olmaktadır. Egemenler sağ kitleyi mobilize etmekte, faşist-paramiliter örgütlenmeler yeniden örgütlemekte, cezaevlerinin sayısını artırarak, cezaevlerini toplama ve çalışma kamplarını da dönüştürmektedir.
Yaşadığımız coğrafya Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da bu gerçekliğin yaşandığı ülkelerden biri olarak giderek daha öne çıkıyor.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki gelecek
Hem egemenler arası çelişkiler hem de egemenler ile Kürt ulusal hareketi ve devrimci toplumsal hareket arasındaki çelişkiler giderek sertleşmektedir. Son bir yıl içinde Kürt kentlerinde yaşanan imha savaşı ve direniş yeni tutuklamaların önünü açmıştır. Egemenler arasındaki çelişkilerin bir görünümü olarak yaşanan darbe girişiminin bertaraf edilmesinin ardından başlayan tasfiyeler asıl olarak Kürt Ulusal Hareketi, KUH ile dayanışan Türkiyeli devrimci-demokrat aydın ve örgütlerle, Türkiyeli devrimci toplumsal hareketlere yönelmiş bulunmaktadır.
Önümüzdeki tarihsel süreç içinde ortaya çıkma potansiyeli olan bütün direniş odaklarına devlet yönelmiş bulunmaktadır. Egemenler arasında seçeneksizliğini tek siyasal temsil noktasına taşıyan AKP-TSK komuta kademesi “varlık/yokluk savaşı” içinde olduklarını deklere ederek “Milli İrade/Vatan Cephesi” söylemi ile hegemonyasını sürdürmektedir. Ayakta kalmak içinde içte ve dışta savaş politikasını sürdürmenin dışında seçenekleri kalmadığı için faşist rejimin yeniden dizaynı sürecinde baskı, gözaltı ve tutuklamaların giderek artacağını söyleyebiliriz.
Devrimci tutsaklar için tahliye sonrası dayanışma zeminleri
Bir yanda siyasal-toplumsal direnişin örgütlenmesi sürdürülürken diğer yandan cezaevi sürecinden geçip yeniden hayata dönenlerin kaldıkları yerden devam edebilmeleri için geniş bir zemine oturan eski mahpus dayanışmasını ailelere ve her siyasal öznenin kendi çevresine bırakmadan devrimci-toplumsal muhalefet olarak kolektif tarzda birlikte örgütleme görevi ile karşı karşıyayız.
Egemenler yasal/yasadışı ayrımı yapmadan herkese saldırmakta bütün devrimci-toplumsal muhalefet F Tipi cezaevleri ile tanışmaktadır.
Cezaevinde bulunan tutsak hakları mücadelesinin uzun zamandır parçalı (TAYAD, TUAD, İHD Hapishane Komisyonu) devam ettiğini, cezaevindeki devrimci tutsakların yakınları ve yoldaşları tarafından yürütüldüğünü biliyoruz. Ceza infaz sistemi ve cezaevlerine karşı mücadelenin koordinasyonu açısından gerekli ve zorunlu bir adım olarak Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi kuruldu.
Ayrıca Dışarıda Deli Dalgalar, Görülmüştür tutsaklara kitap, mektup, kart gönderme onlardan gelen ürünleri yayınlama faaliyetleri sürdürmektedir.
Dayanışma Ağı Derneği ya da Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi tahliye sonrası dayanışma pratiğinde 11 yılı bulan bir çalışma deneyimi ile yeni süreci de öngören; kentte ve kırda yaşam ve dayanışma alanları, araç alınması, belgesel yapılması, düzenli yayın çıkarılması/direnişçilerin eserlerinin yayınlanması, Gönüllülerin eğitimden geçirilmesi, Sağlık takip koordinasyon grubunun kurulması gibi somut hedefleri önüne görev olarak koymuş, bir kısmını da hayata geçirmiştir.
Bu 11 yıllık deneyim ile devrimci hareketin “en alttakileri” olarak tanımlayabileceğimiz mücadele sürecinde tutsak düşmek ve tutsaklık koşullarında direnirken bedensel bütünlüğünü yitiren arkadaşlarımız, dostlarımız ve yoldaşlarımızdan başlayarak mücadeleye emek veren herkesi kolektif olarak sahiplenerek, yeniden birlikte yürüme ve dayanışma pratiği üzerinden daha geniş bir örgütlenme modeli yaratabiliriz.
Burada farklı siyasal geleneklerden gelenlerin oluşturduğu dayanışma ve vefa işlevlerini yerine getiren örgütlenmeleri de hatırlayalım. Sosyal Dayanışma ve İletişim Derneği, Devrimci Kültür ve Dostluk Derneği, Yaşam Ağacı Derneği, Dostluk Yardımlaşma Vakfı vs.
WKEMDG perspektifi ile hareket ederek eşitlik-özgürlük ve sosyalizm mücadelesine emek vermiş herkesi kapsayacak bir dayanışma zemini, birlikte mücadelenin çeşitli biçimlerini kolektif olarak oluşturabiliriz.
Birincisi, ortak somut bir iş etrafında birlikte çalışabiliriz. Çeliğe su verenlerle elele kampanyası sırasında yerellerde birlikte çalıştığımız bir çok kurumla birlikte Yaşam ve Dayanışma Alanını hayata geçirmemiz buna bir örnektir. Ayrıca Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile birlikte gerçekleştirdiğimiz 15 kişilik pilot çalışma. 2015 yılında tahliyelerinden bugüne kadar geçen süre içindeki direnişçilerde ortaya çıkan değişimleri görmek için yapılmış bir veri toplama çalışmasıydı.
İkincisi, çalışmalarının ortaklaştırılabileceği koordinasyonlar sağlayabiliriz. Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi’nin ortaklaşa yürüttüğü gönüllü stajer öğrenci projesi güzel bir örnektir.
Üçüncüsü, ortak bir örgütlenme modeli ortaya çıkarabiliriz. Bu herkesin özgünlüğünü koruduğu şemsiye örgütlenmesi ya da herkesin içinde olduğu ama farklılıklarında gözetildiği daha kapsayıcı örgütsel bütünlüğü olan bir örgütlenme de olabilir. Hangisinin daha işlevli olduğuna birlikte karar verilebilir.
Dördüncüsü, tüm cezaevi eksenli faaliyet yürüten vakıf, dernek, inisiyatif ve örgütlenmelerin koordinasyonunu sağlayacak pratik bir adım örgütlenebilir. Kapatılma cezasının kendisini sorgulayan bir koordinasyon oluşturulabilir.
Bu birliktelikte neler yapılabilir.
Mücadeleye emek verenlerin sağlık sorunları takip edilebilir.
Mücadeleye emek verenlerin yakınları ile dayanışma geliştirilebilir. Çocuklara okuma bursları, yaşlılara birlikte bakım, deneyimlerinden yararlanılacak ortamlar yaratmak vs.
Kendi ayakları üzerinde hayatlarını devam ettirebilecek olanaklar oluşturulabilir. Yetenek kursları açılabilir, olanlara organizasyon yapılabilir. İş bulunabilir, isteyenlerin engelli haklarından yararlanmasını sağlayacak bilgi birikimi toplanabilir. İşyerleri kurulabilir. Yaşam ve dayanışma mekanları örgütlenebilir. Yaz kampları düzenlenebilir.
Yıllardan beri tekrarlan “devrimci dayanışma” kavramını zorunluluklardan bir araya geldiğimiz bir kavram olarak değil kurucu/yapıcı bir dayanışma ve varoluş biçimi olarak yeniden tanımlayabiliriz.
Yaşadığımız gerçekliği görmek ve kalıcı bir varlık oluşturulabilecek pratik saha çalışmalarını da ihtiyaç artmaktadır. Hani derin teorik tartışmalara ihtiyaç duyulmayan çalışmalar vardır ya onlardan biri olarak bu kadar somut ve net bir saha çalışması, birlikte inşa edilecek olan bir örgütlenme ve dayanışma zemini olarak mütevazi çalışmalardan biri olabilir. Birlikte eyleyerek devrimci-toplumsal muhalefette küçük bir güven ilişkisi tazeleyen alan açabiliriz.
Latin Amerika devrimci geleneğinde kalıcı bir etkisi olan, Uruguay’daki Tupamaroların 60’lı yıllarda bir perspektif olarak kullandığı “Söz ayırır, eylem birleştirir” sloganını hatırlamakta fayda var.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)