8 Ocak 2021 Cuma

Krize nerden bakmalı?



Maliye, banka, para, mortgage, türev piyasalar, genel olarak piyasa, tetikleyici olarak para ve kredi piyasaları, cari açık vs. gibi çok çeşitli kavramların kullanıldığı ama “mali kriz”, adı altında toplanan ve öyle sunulan krizin gerçekte ne olduğuna ve kimleri nasıl etkilediğine bakmakta fayda var.

Bu bakış açısı neden belirsiz kalındığının neden hiçbir çözüm mekanizması üretemediklerini bizlere net olarak gösterme olanağına sahiptir. Herkesin ama bu kriz ABD’de bizim krizimiz değil söyleminin öne çıkması aslında burjuva iktisadının açıklama mekanizmalarını yitirmesiyle ilgilidir.

Daha önceki yerel krizlerden; Özelleştirme/kamunun tasfiyesi, esnekleştirme/ sendikaların tasfiyesi ve  ihracat yönelik bir sermaye birikimi modeli ile yapılan çıkış stratejisi bu krizde uygulama alanı bulamadı. Ortada krizin sorumlusu olabilecek ne sendikalar nede k.i.t’ler kaldı. Ama kriz şimdiye kadar olmadığı düzeyde sarsıcı!!!!!

Neden? Sorusu karşımızda durmaktadır. Öncelikle günün 24 saati sürekli bir tepki halinde olan piyasalar kavramlaştırmasından kopmamız gerekiyor. Bu bize olup biteni açıklamamaktadır. Temel bir mantık yürütme bile bunu bize çok açık olarak söyler. Arz talep dengesi üzerine, yani bir denge üzerine kurulu sistem dengeye bir türlü ulaşamaz. Sürekli krizler yumağı içinde döner durur. O zaman bizim bu kriz üreten mekanizmayı anlamaya ihtiyacımız var.

Birinci saptama; kapitalizm azami kar için meta üretimdir.

Meta üretiminin hakim olduğu bir üretim biçimidir. Kullanım değeri ve değişim değeri içeren meta  alım satım nesnesi potansiyel olarak kriz taşır mı? Mantıki olarak şu soruya cevap arayalım.
Alıcı ya da satıcı bir taraf eksikse ne olur? Sistem dengede olmaz. Ya aşırı üretim ya da eksik tüketim olur. 1

İkinci Saptama; sermaye birikiminin önündeki engel bizzat sermayenin kendisidir.

Yani sermaye birikiminin karlılığı azaltarak sermaye birikimini olanaksız kılması, kar oranlarının azalma eğiliminin krizleri doğurmasıdır.

Azami karı hedefleyen bir sistem, karlılığı azaltan dinamikleri neden içinde taşımaktadır? Şirket düzeyinde planlı ama ülke ve dünya düzeyinde plansız işleyen kapitalizm rekabet ve anarşiyi içinde taşır. Rekabet savaşı metaları ucuzlatarak verilir.

Üretim makinaların canlı emeğin yerine ikamesi, ileri teknolojilerin icat edilmesi ile üretimin teknik temeli değiştirilir. Fiyatlar kırılır, piyasa paylarını arttırılır ve rakipler yok edilir. Her şey mübahtır.

Sermaye der Quarterly Reviewier " kargaşalık ve kavgadan kaçar ve ürkek bir tabiata sahiptir. Pek doğrudur bu ancak gerçeğin tamı demek değildir. Sermaye tabiatın boşluktan dehşet duyması gibi kar olmaması yada kar olması halinde dehşete kapılır. Münasip bir kar olsun aslan kesilir, yüzde onluk emin bir karla her yere gider, her ise girişir, yüzde yirmi ile canlanır; Yüzde elli ile cüreti mutlaklaşır; yüzde yüz ile bütün kanunları ayaklar altına alır. Yüzde üç yüz ile islemeyeceği cinayet yoktur, asılmayı bile göze alır. Kargaşalık ve kavga kar getirsin bunların ikisini de teşvik eder. İspati : kaçakçılık ve köle ticareti" (p.j dunning,ı. C., 35,36.) Kapital, cilt 1, s.586, 250 numaralı dipnot)

Üçüncü saptama; sermaye iki cephede savaş veriyor:
sermaye-sermaye savaşı; sermayenin organik bileşiminin artışını asıl bu savaş sağlıyor. İkincisi, sermaye- emek savaşı

Dördüncü saptama; Her kapitalist artık değer üretmediği halde kar etmeye devam ediyor.

Üretken sektör/ emek, üretken olmayan sektör/ emek ayrımını yapılması sorunu anlamak açısından hayati öneme sahiptir. Finans, bankacılık, sigorta ve yatırım fonları, türev piyasalar hangi sektöre dahil olmaktadır.
Şişen finans sektörü büyüyerek var olması için gerekli artı-değer üretiminin sınırına yaklaştığı 2000’li yılların başından itibaren özellikle emlak sektöründe balonlar hissedilmeye başlamıştı. (Tonak 2004)

ŞEKİL I. Üretim ve Finans Şirketlerinin Kâr Oranları: ABD, 1960- 1999, Kaynak: Bond (2008)

Dört saptamanın ortak izleneceği Şekil I’de görüldüğü gibi üretim sanayi alanında ortaya çıkan kar oranı durulması sonucu sermaye azami kar elde edeceği finans alanına kaymaktadır. Üretken olmayan alanlardaki artı değer birikimi üzerinde yapılan spekülasyonun sınırları vardı ve Ahmet Tonak’ın ifade ettiği gibi 2000’li yılların başından beri zil takarak oynayarak gelmekteydi kriz.




Kriz herkesi etkiliyor mu?
Hepimiz aynı gemide miyiz?


Görüldüğü gibi önümüzdeki dönemin en önemli sektörleri sağlık ( Başbakanın ve hükümetin bu konuda kararlı olmasının  nedeni budur), Enerji ( boru hatları konusunda transit ülke olma çabaları yada komşularla sıfır sorun politikasının maddi temeli) teknoloji ( yeni üretim teknolojileri kullanarak birim maliyetin azaltılıp piyasada hakim olma meselesi) olarak gözükmektedir. Büyüyen büyümektedir. Karları giderek artmaktadır.

Teğet meselesi

Türkiye’de kriz finans alanı değil doğrudan sanayi alanında daralma ile ortaya çıktı.
Özel sektör şu ana kadar döviz cinsinden borçlanarak yatırım yapıyordu. Bu yüzden 200 milyar doların üzerinde bir özel sektör borcu söz konusu. Ancak krizin ardından doların 1,5 kat değerlenmesi ve dış kredi imkanlarının ortadan kalkması nedeniyle özel sektör yatırım yapamıyor.

Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 59 bin kişi artarak 3 milyon 650 bin kişiye yükselmiştir. İşsizlik oranı ise 3,9 puanlık artış ile % 15,5 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 4,2 puanlık artışla % 17,2, kırsal yerlerde ise 3,4 puanlık artışla % 11,8 olmuştur.
Yılı 20 milyar lira kârla kapatabilecek olan bankacılık sektörünün, 2010'da riskli ürünlere yönelebileceğini söyleyen bbdk başkanı tevfik bilgin, ‘türev ürünlerle ilgili hassasiyetimiz sürecek' dedi. Bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu (bddk) başkanı tevfik bilgin, faizler düşerken bankaların kâr ettiğini, faizler artarken ise bunun tam tersinin yaşanacağını belirtti. Yıl sonunda bankacılık sektöründe 20 milyar tl düzeyinde kârlılık beklediklerini dile getirdi.

Türkiye kapitalizmi İMF’siz bir İMF programı ile krizden çıkmaya çalışıyor.

Kriz meslektaşlarımız nasıl yansıdı.
Türkiye’deki durum aşağıdaki rakamlarla açık açık görülmektedir.
  • İş-kurdan iş arayan mühendis, mimar ve şehir plancının sayısı Haziran 2009 itibariyle 14081 kişi.
  • İş-kurdan iş arayan mühendis, mimar ve şehir plancının sayısı Aralık 2008 itibariyle 10606 kişi.
  • 2008 yılında 1950 kişilik KPSS kadrosu için başvuran mühendis, mimar ve şehir plancı sayısı 54.805 kişi.
  • Mühendislik-mimarlık fakültelerinden yılda 24135 kişi mezun oluyor.
  • 90.000 mühendis, mimar ve şehir plancı işsiz veya mesleği dışında çalışıyor.
  • Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 59 bin kişi artarak 3 milyon 650 bin kişiye yükselmiştir. İşsizlik oranı ise 3,9 puanlık artış ile % 15,5 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 4,2 puanlık artışla % 17,2, kırsal yerlerde ise 3,4 puanlık artışla % 11,8 olmuştur.
  • Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, önceki yılın aynı dönemine göre 0,1 puanlık artışla % 40,8 olarak gerçekleşmiştir. 2005=100 temel yıllı, üç aylık sanayi istihdam endeksi, 2009 yılı ikinci döneminde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 12, bir önceki döneme göre yüzde 0,8 azaldı.
  • Sanayide çalışılan saat endeksi, 2009 yılı 2. döneminde bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 13,6 azalırken, bir önceki döneme göre ise yüzde 1,1 arttı. Üç aylık sanayide çalışılan saat endeksi 93,7 oldu.

·      Yapılan bir ankette meslektaşlarımız arasında işsizlik oranının % 24,58 olduğu, %82,4'ünün ise 2000 TL'nin altında ücret aldığı belirlenmiş. (anket 2004-2008 arasında mezun olan mühendislerle gerçekleştirilmiştir.)

Kapitalizmin gidişi ve yarattığı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ki topyekun bir dönüşüm sürecinin içindeyiz. Son Devlet Denetleme Kurulu Raporu yayınlanmadan basına sızdırılan çerçevesinde meslek odalarının yasal düzenleme ile yeniden yapılanacağının sinyalleri verilmiştir.

Evet, sermaye bu dönüşüm sürecini organize etmekte, yönlendirmektedir. Kendisini emek cephesinde tanımlayan TMMOB, yani bizler ve bağlı örgütlenmeler süreci anlamakta zorlanmakta, hareketsizliğimiz sermayenin işini kolaylaştırmaktadır.

TMMOB ve bağlı odalar sürecin dinamiğini, TMMOB 2008 profil araştırmasının da gösterdiği gibi üyelerinin % 80 ücretli çalışan ve işsiz mmp üzerinde yakalamalıdırlar. Gelecek bu yöndedir ve geleceğin örgütü olmak bu dönüşüm sürecine kendi alanımızdan cevap vermekle olanaklıdır. 



Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program’ın temel başlıklarına bir göz atmak bile neyle karşı karşıya olduğumuz göstermektedir.  Mali kural, kalkınma ajansları, güvenceli esneklik, bölgesel asgari ücret,  kentsel dönüşüm
nükleer santraller, kamu yönetimi/yönetişim, yeni sendika yasası, sağlıkta dönüşüm
inşaat, mühendislik-mimarlık, teknik müşavirlik ve müteahhitlik hizmetleri. 2
İMF’nin isteği mali kural  programın temel hedefi olarak konulmuştur.
İMF ile niye anlaşamıyorlar. Sorusunun yanıtı da bizde olmalıdır.  

Peki alanımızda bizi ne bekliyor. ORTA VADELİ PROGRAMIN İnşaat, Mühendislik-Mimarlık, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri, Eğitimin İşgücü Talebine Duyarlılığının Artırılması başlıklı bölümleri oldukça açıklayıcıdır. 3

Mesleki Yeterlilik Kurumu ile pratik bir gerçeklik haline dönüşen mühendislik mimarlık plancılık hizmetlerinin dönüşüm süreci bu dönemde hızla hayata geçirilecektir.


Sonuç olarak,
a- Dünya ekonomisi 2009 yılında yaklaşık yüzde 1 oranında daralma gösterdi. Dünya ekonomisinin bir bütün olarak gerilemesi 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa yaşanan bir olguydu.
b- Merkez ülke ABD’de görünür olduğu için küresel kriz olarak anıldı ve 1929 ile karşılaştırıldı.
c- Askeri harcamalar arttı ve çatışmalar yoğunlaştı. Bölgesel gerginlikler kışkırtılmakta ulusal ve sosyal kurtuluş mücadeleleri ve direnişleri şiddetle bastırılmaya çalışılmaktadır. ÇİN Aden Körfezinde korsanlar mücadele etmek için bulundurduğu askerlerinin lojistik desteğini sağlamak için kalıcı bir üsse ihtiyaç duyduğunu deklere etti.

Ne olabilir birkaç öngörü;

İmmanuel Wallerstein, şubat 2009’da Madrit’e verdiği konferansta, kapitalizm tarihsel sınırına geldiğini, bundan sonrası kaotik yapısal kriz olduğunu ve yaklaşık 30 yıl içinde kapitalizmin çökeceğini söyledi. Böyle bir durumda ne yapmalı? Kapitalizmi restore ederek yola aynen devam etmek konusunda hiç umutlu görünmeyen wallerstein, 'akıllı olanlar, kapitalizmi düzeltmeye kalkmak yerine tamamen yeni bir sistem kurmak gerektiğini anlayacaklardır' diyor ve ekliyor: 'porto alegre ve davos ruhu arasındaki anlaşmazlık çözüldüğünde, sorunun çözümünü de bulmuş olacağız.' işte bu, krize ve müstakbel krizlere köklü çözümler bulmanın ilk önemli adımlarından biri olabilir. .

Anwar Shaikh, İMF/DB ekim 2009 İstanbul toplantısı ile eş zamanda düzenlenen eleştirel bakışlar başlıklı konferansta “yeni tipte faşist devletlerin  ortaya çıkabileceğini” söyledi.

James Petras, merkez sol hükümetlerin yerini merkez sağcı iktidarlara bırakmak zorunda kalabileceklerini, krizle başedilemedikçe bu hükümetlerin daha da katılaşacağını belirten james petras, daha da radikalleşip kendi kapitalistlerini güçlendirmek gibi bir yola girebileceklerine dikkat çekti. Hammaddelerin ve doğal kaynakların değerinin düşeceğinden yola çıkarak merkez sol hükümetlerin sosyal programları finanse etmekte güçlük yaşayacağına değinen james petras, solun hayatta kalabilmesi sosyal dönüşüm projelerinin gerçek anlamda sosyalist bir şekilde yapılması gerektiğine dikkat çekti. 



1  İç pazarda talep yetersizliği, işyerlerinin tam kapasite ile çalışmamasının en önemli nedenidir.
2009 Mart ayında, işyerlerinin, tam kapasite ile çalışmamasının nedenleri arasında talep yetersizliği ilk sıradadır. İç pazarda talep yetersizliği %52,7 ve dış pazarda talep yetersizliği %29,5 oranında etkili olmuştur.
(TUİK MART 2009)
2 Kalkınma Ajansları Nedir?  26 kalkınma ajansı, kalkınma kurulu, yönetim kurulu, valilik, belediye, il özel idaresi hukuku tek bir mevzuatta birleştirilerek  piyasa temelli bir kalkınma anlayışı savunuluyor.

Yönetim kurulu
ajansın karar organı olan yönetim kurulu 8 kişiden oluşur:
izmir valisi, izmir büyükşehir belediye başkanı, izmir il genel meclisi başkanı, izmir ticaret odası yönetim kurulu başkanı
ege bölgesi sanayi odası yönetim kurulu başkanı, kalkınma kurulu tarafından özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından seçilen 3 temsilci
izmir kalkınma ajansı yönetim kurulu üyeleri:
başkan:
mustafa cahit kıraç, izmir valisi
başkan vekili:
aziz kocaoğlu, izmir büyükşehir belediye başkanı
üyeler:
serdar değirmenci,izmir il genel meclisi başkanı
ekrem demirtaş, izmir ticaret odası yönetim kurulu başkanı
ender yorgancılar, ege bölgesi sanayi odası yönetim kurulu başkanı
zekeriya mutlu, izmir esnaf ve sanatkârlar odaları birliği yk başkanı
yılmaz temizocak, ege ekonomiyi geliştirme vakfı yönetim kurulu başkanı
cemal elmasoğlu, ege genç işadamları derneği başkanı
3“İnşaat, Mühendislik-Mimarlık, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri
Ülke ekonomisi ve sosyal gereksinimlere uygun, ileri teknoloji ve uluslar arası kurallara uyumlu, çevreye duyarlı, katma değeri, döviz girdisi ve istihdamı yüksek ve bu doğrultuda hizmet kalitesi, beşeri ve fiziki sermayesi gelişmiş bir sektör yapısı oluşturmak temel amaçtır. Bu çerçevede;
i) Yurtdışı müteahhitlik ve müşavirlik hizmetlerinde rekabet gücü artırılacaktır.
ii) Sektörde denetim etkinleştirilecektir.
iii) Sektörde istihdam edilen işgücü kalitesi artırılacaktır.
iv) Sektörde teknik müşavirlik hizmetlerinin kalitesi artırılarak, yaygın şekilde kullanımı sağlanacaktır.

2. Eğitimin İşgücü Talebine Duyarlılığının Artırılması
Eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması ve işgücü piyasasında talep edilen nitelik ve nicelikte insan gücünün yetiştirilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede;
i) Hayat Boyu Öğrenme Stratejisi etkili bir şekilde uygulanacaktır.
ii) Ortaöğretim ve yükseköğretim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki uyum artırılacaktır.
iii) Mesleki okulların müfredatlarının mesleki standartlarla uyumlaştırma”
çalışmaları başlatılacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder